Hayatı Sorgulamak ve İşi İdealize Etmek
Konferanslarımda gençlere, kendilerini ve çevrelerindeki her şeyi zaman zaman sorgulamaları gerektiğini anlatıyorum. Kendilerini keşfetmek konusundaki ısrarım ise her zaman sürecektir. Bunun başarıları için şart olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber, “Niçin yaratıldık, niçin yaşıyoruz, niçin okuyoruz?” gibi sorulara da cevap aramaları gerekiyor. Eğitimin gayesinin sadece bilgi yüklenmek olmadığına inanmaları gerekmektedir. Bu tür sorgulamalar yapmadan hayata atılmaları halinde ise, ileride zor durumda kalabilecekler, belki de anlamsız ve idealsiz bir hayatı keyif bile almadan yaşayacaklardır. Bu da manasız bir koşuşturma içinde en önemli yılların heba olmasına sebep olacaktır. Bu yüzden bu tür sorgulamaların oldukça önemli olduğunu vurgulamamız gerekmektedir.
Çevremde bu sorgulamayı yapmamış olan arkadaşlarımın ne büyük sıkıntılara, streslere kapıldığını üzülerek görüyorum. Gençlikte yapılmamış bu tür sorgulama, ileri yaşlarda “neden çalışıyorum ki, yaşamak bana keyif vermiyor.” şeklinde yapılmaktadır çünkü. Tamamen geç kalınmış bir sorgulama hali. Sonradan “Ah, vah…” demek de bir işe yaramıyor çünkü.
Öğrendiğimiz her bir bilginin bizim hayatımıza etkisini sorgulamak, öğrendiklerimizi içselleştirmek, benimsemek ve hayatımıza aktarmak önemlidir. Bilgiler sadece teorik düzeyde kaldığı ve bize etki yapmadığı sürece boşa gidecek bir çaba olarak kalacaktır. Bu şekilde benimsenmemiş bir bilgi unutulacak bir bilgidir ve bizi yormaktan başka bir işe yaramayacaktır. Oysa layıkıyla öğrendiğimiz bilgi, bizi ideallerimize daha hızlı götürecek bir ham madde olarak kabul edilmelidir.
Merak, öğrenmeyi cazip hale getiren bir duygudur ve insana öğrenme heyecanını verir. Bilgiyi kendimiz ve çevremiz için işleyebildiğimiz takdirde faydalı bilgi haline dönecektir ki, eskiler buna “hikmet” derlerdi. Bu, aynı zamanda bilginin hayata aktarılıp yaşanılır kılınmasıdır.
Öğrenmeyi hayatımız için faydalı hale getirmeye iki farklı dersten örnek vermek istiyorum. Akıllı insanlar, başkalarının birikimlerinden istifade edebilen insanlardır. Tarih, bu bakımdan oldukça önemlidir, milletlerin ve insanlığın tecrübe birikimidir. Onu bu anlamıyla birlikte öğrenenler, gelecekte bu tecrübeye dayanarak daha doğru kararlar verirler. Tarihten yoksun olanların ise, adeta hafızası yoktur. Bu yüzden güçlü ve başarılı liderler olmanın yolu tarih bilmekten geçer.
Matematik ise, hayatın her anında gerek duyulan bir bilimdir. Şiir yazacaksanız bile matematiğe ihtiyaç duyarsınız. Hayatın her safhasında matematik bilenlerle bilmeyenler arasında seviye farkı olacaktır. Örnekleri çoğaltabiliriz, bütün bilimler de böyledir. Sorgulayarak öğrendiğimiz her bilgi bize heyecan vererek benimsememize sebep olacaktır. Bu şekilde öğrenme ile, bizim hayatımızı, mesleğimizi, ideallerimizi şekillendirirken farklı farklı faydalar da sağlanacaktır. Olması gereken de budur.
Başarı sadece sınavlardan üstün notlar almak mıdır? Değildir elbette. Hayatta başarılı olmuş insanlar bu gerçeğin farkındadırlar. Aynı zamanda, gerçek başarının, herkes tarafından takdir edilen, yüksek ahlaklı şahsiyetler haline gelmek olduğunun da.
Bilindiği gibi, geçtiğimiz yıllarda PISA Direktörü Türkiye’ye gelmiş ve Türk gençlerinin Pisa sınavlarındaki başarısızlık sebepleri üzerine konuşmuştu. O zaman benim oldukça ilgimi çekmişti. Çünkü yıllardır bu yönde dile getirdiğimiz görüşlerimizi söylüyordu adeta. “Sizin eğitiminiz sorgulayıcı değil, gençleriniz bilgiyi içselleştirmiyor, hayata nasıl fayda sağlayacağını, dolayısıyla öğrendiği bilginin ne işe yarayacağını bilmiyorlar.” diyordu.
Eğitim, sadece bilgi öğrenmek değildir elbette. Gençlerin neden öğrenmeleri gerektiğini onlara anlatmaktır da aynı zamanda. Hatta niçin eğitildiklerini, gerçek başarının ne olduğunu ve neden başarılı olmaları gerektiğini de. Bu soruların cevabını vererek, ülkemize, insanlığa ve yüce değerlere yönelik ideal sahibi olmak, bilinçli olmaktır; o da bir insanın büyük insan olma yolunda hızla ilerlemesine yol açacaktır. Bencillikten arınmış, hayatını daima sorgulayarak yaşayan insan zorlukları aşa aşa hedefine ulaşacak, herkesten takdir görecektir. İşte bu noktaya gelen insan, diğer insanların sevgisini kazanmakla birlikte yüce Allah’ın da sevgili kulu olacaktır. Hayatın gerçek gayesi de bu değil mi?
İnsanlık adına böyle büyük şahsiyetler yetiştirebilmek de bizim için daima mutluluk kaynağı olacaktır.