Kapitalist Küresel Sermaye

Kapitalist Küresel Sermaye

Rahmetli Cemil Meriç’in bu anlamda harika bir sözü var: “İzmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir. İtibarları, menşeylerinden geliyor: Hepsi Avrupalı.” Geçtiğimiz iki asırda dünya izm’lerden çok çekti. Bu yüzden sırf Avrupa’da yüz milyona yakın insan öldü. 21. asra girince ise sadece kapitalizm kaldı. Ama bu da hiç birini aratmıyor. Kapitalist Küresel Sermaye sahipleri insanlığı istedikleri, hiçbir kutsalı olmayan bir şekle sokmak için her türlü sapık zihniyeti moda gibi ortaya sürüyor. Son zamanlarda bu çevrelerce dayatılan ve teşvik edilen LGBT gibi çıkışlar da bu yüzden.

Geçtiğimiz günlerde katıldığım “ÇAKOP-Dünya Çocuk ve Aileyi Koruma Platformu”nun uluslararası sempozyumunda konu buydu ve bana da bir konuşma düştü. Çok ciddi hazırlanılmış olan bu programda konuşan psikiatrist ve psikologlar genellikle cinsel sapkınlık içine giren gençlere karşı nasıl bir tedavi uygulamak gerektiği üzerine konuştular. Bu konuşmalar ve açıklamaların hemen hepsi oldukça kapsamlı ve ufuk açıcı idi.

Sıra bana geldiğinde, bu günlerde şeytanın daha fazla seferde olduğunu ve özellikle gençleri çok sevdiğini söyledim. Şeytanın yaptıklarından şikayet etmekten kendimiz ne yapacağımızı unuttuğumuzu da belirttim. İnsanları toplumdan kopuk tek tek fertler haline getirince onları yoğurmak şeytan veya Küresel Sermaye denen çevreler için daha kolay oluyor elbette. İnsanı değiştirip istedikleri gibi kullanacakları yarı robot (Cyborg) haline getirmek tabii ki onlar açısından çok daha güzel olacak. Bu sayede ayakbağı olan aile, milli anlayışlar ve dinler de böylece ortadan kalkmış olacak.

Peki bu sıkıntılı durumda biz neler yapabiliriz? Sadece her çıkan moda anlayışa karşı telaşlanıp tedavi çareleri aramak, reaksiyoner davranmak çözüm değil. Bütün olaylarda olduğu gibi çözümün ilk hamlesi olaya bütüncü gözle bakmak olmalıdır. Bu bakışla, öncelikle gençlerimizi anlamaya çalışmak ve onlara sahip çıkmak bizim en büyük sorumluluğumuz. Onların sapık fikirlerin muhatabı olmasını engelleyecek sağlam beden ve ruh yapısına kavuşmaları, şuurlu bir şekilde fıtrata uygun zihniyetle donanmaları hedefimiz olmalı. Bunu onlara nasihatler verme gibi bir hataya düşerek asla değil, onlarla kalbi yaklaşım içinde olarak başarabiliriz. Bu da onlarla dost olarak, sohbet ederek mümkün ancak.

Şeytanın yolu aslında fıtrata aykırı olduğu için çok daha zor. Ama o bunu başarıyor ve adeta bizim aklımızla da alay ediyor. Mesela şöyle bir haber vardı geçenlerde “Kadınlar, anneliğe isyan ediyor, artık erkeklerde anne olmalı diyorlar.” Maalesef işte bu kadar işin tabiatına ve tıbba ters bir düşünceyle bile dünyada tesir bırakıyorlar, adeta dünyayı hipnotize ediyorlar. Biz ise doğru olanı, hak olanı ortaya koymakta zorluk yaşıyoruz. Vah bize…

Ben daima sıkıntının sebebi olarak kendimizi görüyorum. Batı’nın arayıp bulamadığı muhteşem bir medeniyetin varisleriyiz oysa. İnsanlığı kurtaracak bir hazinenin üzerinde oturuyoruz. Ama anlatamama ve gençlere sahip çıkamama gibi büyük bir sorunumuz var. Oysa bu muhteşem değerlerimizi gençlerin sevecekleri şekilde çağdaş teknik ve vasıtaları kullanarak işleyebilecek akla ve alt yapıya sahibiz. Bunu gerçekleştirebilirsek; bakın o zaman ne olağanüstü gelişmeler olacak. Küresel sermayenin yeni modaları karşısında böylece alternatifler üretmek, işin tek çözümü bence. Bir zamanlar şikayet ede ede seyredilen dizi filmlerin “Diriliş Ertuğrul” dizisi çıkınca ortadan kaybolduğunu düşünün bir kere. Benzeri ne harika işler çıkar bizim kadim kültür ve medeniyetimizden. Yeter ki gençlerin ruhuna hitap etsin yaptığımız her şey. Onların frekansına uygun çağdaş teknik ve yöntemlerle en kaliteli ve ilgi çeken tarzda yapılsın işler.

Alemlere rahmet olan yüce Resul “Düşmanın silahıyla silahlanın” buyurmuş asırlar öncesinden. Ne muhteşem bir öngörü değil mi? Bugünün silahı top, tüfek, tank değil sadece. Sinema, TV, sosyal medya, bilgisayar oyunları, çizgi filmler ve daha neler neler. Bu silahlara sahip olamaz ve kullanamazsak çağın gündeminde gençlerimizin boğulmasını seyredip dururuz acı acı. Kendi gündemini oluşturamayanlar, başkalarının gündeminde boğulurlar çünkü. Bu yüzden Allah ve Resulü pasif ve gündemin gerisinde Müslüman istemiyor asla.

Bugünün insanının frekansına girebilmek ve bu konuda başarılı olmak için çağdaş teknik ve yöntemleri düşmandan daha çok ve daha etkin kullanmak mecburiyetindeyiz. Sinemada, TV’de, sosyal medyada, bilgisayar oyunlarında yaptığımız büyük ve etkin projelerle iyiyi, doğruyu, güzeli ve fıtrata uygun olanı etkileyici şekilde anlatmakla bütün dünyaya aradığı mesajı vermek çok daha mümkün olacaktır.

Her devirde insanlığa mutluluk getirecek bir medeniyetin varisleri olarak; mesajlarımızı bugünkü gençliğe ve hatta bütün insanlığa bugünün araç ve teknikleriyle, yöntemleriyle aktarabilmek bizim sorumluluğumuz ve boynumuzun borcu aynı zamanda. Bu yönde gençlerimiz insanımıza hizmet için sadece doktor, mühendis, hukukçu vs olmak zorunda değil, yeteneklerine göre sinemacı, senarist, yönetmen, bilgisayar oyuncusu da olabilirler ki çok da iyi yapmış olurlar. Hatta çizgileri sağlam olursa ülkelerine, davalarına, insanlığa daha büyük katkı sağlarlar böylece. O zaman sapkınlıkların çözümü konusunda büyük adımlar atılmış olur.

Medya bugünkü yöntemleriyle insanlarda akıl tutulması yaparak istediği düşünceyi aktarıyor. Akıl tutulması olmayan bir insan, sağlıklı düşündüğü zaman LGBT’yi tamamen saçma bulacak ve insanın bünyesi ve ruhuyla bağdaşmayacağını anlayacaktır. Bunun için insanlardaki akl-ı selimi harekete geçirmemiz oldukça önemli. Aynen tıbbî yaklaşımlarda olduğu gibi; bütün hastalıkların ve sapıklıkların çözümü sağlam bünyeli, sağlıklı düşünebilen gençler yetiştirmekte. Buradan hareketle, başta kendimi ve bütün dostları aksiyoner ve aktif iyi olmaya davet ediyorum.

Allah ferasetimizi, basiretimizi ve tesir gücümüzü arttırsın.

justify justify no-repeat;left top;; auto