Türkofobi

Türkofobi

Batılı emperyalist güçler, kendilerine en büyük engel olarak gördükleri İslam’dan kitleleri uzak tutmak için dünya çapında “İslamofobi” adı altında bir korku oluşturdular. Böylece kitlelerin İslam’a ilgisini yok ettiklerini düşünüyor, bunda da büyük oranda başarılı oluyorlar. Bu gibi korkuları oluşturanların maksadı, insanların sağlıklı düşünmelerini engellemek ve onları kendi istedikleri yönde hipnotize etmek. Çünkü vahşi kapitalizmin hükmünü sürmesinin önünde tek bir mani kaldı: o da İslam. Hakkıyla benimsendiği takdirde insanın azgınlaşmasına gem vurmakta, dolayısıyla kapitalizmin çıkarlarını baltalamaktadır.

Bütün dünyada İslamofobi başlığı altında kitleler İslami değerlere karşı tamamen yanlış algılarla saldırtılmakta, İslam terör dini gibi gösterilmektedir. Tabii burada İslam toplumlarının ve Müslümanların da hatalarını görmezden gelemeyiz elbette. Ama kendilerini medeni olarak gösteren, kitaba saygılı olduklarını söyleyen batılı çevreler, bu meyanda işi kutsal kitap yakmaya kadar götürmektedirler. İnanıyorum ki, bu teşebbüste bulunan hiçbir kimse o yüce kitabı okumamıştır bile.

Burada öyle bir gerçek var ki dikkat çeken, o da pratikte bu korkunun “Türkofobi”ye dönüşmesidir. Kuran-ı Kerim’ler İsveç’te, Hollanda da ve diğer ülkelerde bu sebeple Türk Büyükelçilikleri önünde yakılıyor. İslamofobi propagandası yaparken emperyalistler daima Türkiye’yi hedef gösteriyor. Bütün küresel sermaye hesaplarını Türkiye’yi alt etmek üzerine yapıyor. Bu elbette boşuna değil. Bugün İslam ülkeleri arasında İslam’ın serdengeçtisinin sadece Türkiye olduğu hem batılıların, hem de farklı İslam ülkelerinden aydınların söylemi. Bu tarihte de böyleydi, ama hele Türklerin son dönemlerdeki diriliş hamleleri bu korkuların asıl kaynağını oluşturmaktadır. Osmanlı torunlarının böylece yeniden ayağa kalkış çabası vahşi kapitalizmin temsilcilerini büyük endişeye sokmaktadır.

Şu günümüzün bir gerçeğidir ki, ben Türkofobi’ye dönüşen İslamofobinin son zamanlarda şahsi boyutlara indirildiğini ve dolayısıyla bu millete öncülük yapan şahsiyetlerin de hedefe konulduğunu düşünmekteyim. Buradan hareketle söylemek gerekirse; Türklerdeki bütün bu diriliş hamlelerinin arkasındaki liderin kim olduğunun -bizim bazı aydın geçinenleri çıkarırsak- dünya farkında. Bu lider, bütün küreselcilerin ve emperyalistlerin gözlerinin içine bakarak onların şekillendirdiği mekanda “Dünya beşten büyüktür.” diye defalarca haykırmış, adeta eşek arılarının kovanına çomak sokmuştur. Önündeki her türlü engele rağmen, Finlandiya Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi, dünyada her liderle rahatça görüşebilen tek liderdir. Pek çok batılı şahsiyete de “Böyle giderse Türkiye çok kısa sürede süper güçler arasına girer.” dedirten liderdir. Hatta kendisi Türkiye sınırları dışına çıkıp bütün dünya mazlumlarına da önder olmaktadır. Bu yüzden dünya otoritelerinin bütün çabaları Tayyip Erdoğan gibi bir lideri devirmek ve yerine onlara kuklalık yapacak bir silik şahsiyeti getirmektir.

Bu korkular, elbet dünyayı kendi kontrolleri altına almak isteyen çevrelerin endişe sebebi olabilir. “Tayyibofobi” diye isimlendirdiğim bu korku bu emperyal çevrelere yakışmaktadır elbette. Ama kendisini bu güzel milletin içinde milliyetçi, muhafazakâr, ülkücü veya vatansever kabul eden bizim insanımıza asla yakışmamaktadır. Korkular ve bunun oluşturduğu nefret, maalesef her daim akıl tutulması sebebidir, bu durumda gözler kör olur ve sağlıklı düşünme kaybolur, güzelliklerin ve doğru yapılanların görülmesi engellenir, sahtekârlarla iş tutmaya bile yol açabilir bu hal. Bu yüzden aydın insanların, her şeyden önce kendinde akıl tutulması yapan bu gibi sebepleri ortadan kaldırması gerekir. Bazı aydın çevrelerdeki Tayyip Erdoğan düşmanlığına dönüşen bu korku ve endişe Türkiye’yi -Allah korusun- bataklığa sürükleyebilir. Battıktan sonra gerçeği görmek ise, asla aydın olma vasfı değildir.

Hocam rahmetli S. Ahmet Arvasi Bey, gerçek Türk aydınlarını tarif ederken “Onlar, tarih boyunca Allah yolunda kendini feda eden bu güzel millete sevdalı ve onun öncüsü olma gayretindedirler.” derdi. Bu sebeple bu milletin aydınlarının bu konuda çok daha hassas ve gerçekleri bütün yönleriyle görebilecek şekilde basiret ve irfan sahibi olmaları gerekmektedir. Bu seviye de aklın da ötesindeki manaya vakıf olmakla gerçekleşebilir ancak.

Allah bizleri korkulardan, taassuptan, ön yargılardan arınmış bir akla ve irfana ulaştırsın, bütün milletimize feraset ve basiret versin.

justify justify no-repeat;left top;; auto