Yapmak Mı Yıkmak Mı?
Son günlerde dünya Rusya’nın Ukrayna’yı yıktığına şahit oluyor. İki hafta içinde Ukrayna’nın pek çok şehrini yerle bir etti. Apartmanlar, hastane binaları, iş yerleri, devlet binaları, hatta eski eserler bile acımasızca bu tahribata uğradı. Şehirler yakıldı, otomobiller kullanılamaz hale geldi. Bu arada nice insan hayatı yok oluyor, aileler parçalanıyor. Bu konuda suçlu sadece Rusya mı? Biliyoruz ki son yarım asır içinde başta ABD olmak üzere pek çok Batı ülkesi de İslam ülkelerini yaktı, yıktı. Düşünüyorum, bu ülkeler yeniden yapılmaya çalışılsa kaç yılda eskiye dönülür acaba?
Yıkmak gerçekten ne kadar kolay öyle. Bir cahil askerin eline bombayı verin etraftaki muhteşem sanat eseri binaları birkaç dakikada harap edebilir. Ama o eserleri yapmak için zaman bile yetmez, sanatkârlar gerek. Süleymaniye’yi düşünelim mesela. Birkaç ameleyle kısa sürede -Allah korusun- yıkılabilecek bu binayı yapmak için hem bir Sultan Süleyman, hem de Mimar Sinan gerekli.
Gönülleri yıkmak da öyle. Bir insanın gönlünü kazanmak için zamanla birlikte büyük çaba da gerekli, ama bir kötü sözle kolayca her türlü dostane ilişkiyi bitirebilirsiniz. Böylece bozulan nice dostluklar vardır. Yunus Emremiz de bundan asırlar evvel bundan şikayetçi olmuş: “Bir gönül yıktın ise, o kıldığın namaz değil.”
Sosyal Medya çıktı çıkalı ise, bu anlayışa yeni alanlar da katıldı ki belki hepsinden daha yıkıcı. Bir çok iyi adam gençlerin maneviyatını arttırmak, ahlaklarını düzeltmek için nice çabalar güderken, yapılan yıkıcı yayınlar adeta yapılan her türlü güzelliği bir anda yok etme gayreti içinde. Din, ahlak, millet, devlet ve dostluk adına ne kadar değer varsa bu yayınlarla çiğnenip gidiyor. Yalanlar, iftiralar, çarpıtmalar kırla gidiyor. Bilen birileri ortadaki hainliklerle birlikte cahillikleri de görmüyor değil, ama bu defa “Bana ne” tavrı bu yıkıcı tavırlara adeta destekler nitelikte.
Sosyal medyada öyle yıkıcı siteler var ki, neden müdahale edilmez bilmiyorum. Ölümü teşvik eden youtuberlar, ailelerin temeline dinamit koyan siteler, ahlaksızlıkları baştacı eden sosyal medya fenomenleri o kadar çok ve rahat hareket ediyorlar ki, bu rahatlık nereden geliyor bilmiyorum. Gençlerin zihinleri paramparça ediliyor, hayatlar yok ediliyor, intiharlar hızla artıyor.
Her alanda yapılan bu yıkıcı tavırlar içinde olanlar maalesef insanlığın yüz karası. Diğer taraftan doğru yanlış ayırt etmeden her şeyi tenkit etmek de yıkmak gibi tesir bırakıyor. Oysa doğruyu takdir, yanlışı budamaktır doğru olan. Siyasiler de ister iktidar da, isterse muhalefette olsunlar bu şekilde örnek olmalıdırlar. Ne olursa olsun kötülemek de milletin sağlığını bozuyor, bu yıkıcı tavır sonucu insanlarda güvensizlik gelişiyor, neye ve kime inanılacağı bilinemiyor. Böylece toplum, millet olma vasıflarını kaybediyor.
Bütün bu farklı yıkıcılıklar karşısında, sağlıklı insanların tavrı bellidir. Muhatap olduğumuz her alanda çevrenin, tabiatın ve bütün canlılarla birlikte insanların karşısına yapıcı ve olumlu bir anlayışla çıkılmalıdır. Yüce Resul şöyle buyuruyor: “Bir kötülük gördüğünüzde, onu önce elinizle (bizzat müdahale ederek), yoksa dilinizle (yanlış olanı ikaz ederek) düzeltin, bunu da yapamazsanız buğz edin, fakat bu imanın en alt derecesidir.” buyuruyor. Bunun ötesi, yani yıkıcı tavır iman sahiplerine asla yakışmaz.
Bazıları yapmak için uğraşırken her şeyi yıkma çabası tarih boyunca insanlık adına lanetle anılmıştıır. Rusya, ABD gibi ülkeler dünyanın başına bu şekilde bela olurlarken, bazıları da sosyal medyada, sinemada, internette insanların zihinlerini, maneviyatlarını yakıp yıkabiliyor. Bunların hiç birinin birbirinden farkı yok.
Ben burada özellikle çocukların ve gençlerin gönüllerinin ve bilinçlerinin yıkılmaması için çok özel hassasiyet gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bütün olumsuz çabalar karşısında bıkmadan, yılmadan yapmak için çaba sarf etmek şereflice bir gayrettir. Bu bizim imtihanımızın en önemli parçasıdır aynı zamanda.
Çevremizde yıkıcılık ne kadar fazla olsa da, yapmaya devam!
Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto