Niçin Bu kadar Hayal İçindesin ?
Çocukluk ve gençlik yıllarımda büyük hayâller peşindeydim. Zaten ömrümün hiç hayâl kurmadığım dönemi olmadı ki. Bazen peşinden bile yetişemezdim onların. Bu hayâller beni mutlu eder, kendimi çok önemli bir insan olarak hissetmeme ve büyük düşünmeme sebep olurdu. Zaman zaman da bazılarını arkadaşlarıma anlattığımı hatırlıyorum. “Niçin bu kadar hayâl içindesin, olabilecek şeyleri düşün” diye akıl verenlere de gülüp geçiyordum.
Önceleri kendimi insanlığa adanmış bir doktor olarak hayâlliyordum. Adeta lise sıralarında sonraki yıllarımı yaşıyor, hayâllerimde doktor olarak hizmet ediyordum. Daha sonraları hastane kurma hayâlim başladı, ama her şeyiyle farklı, insanlara güler yüz gösterilen, gelen her hasta ve yakınına sevgiyle yaklaşılan bir hastane… Burada tedavi görüp ayrılan her kişi bize dualar ederek ayrılmalıydı. Kurduğum bütün hayâllerimde insanları memnun etmek önem arz ediyordu. Yani insanların mutlaka dualarını almalıydım.
Bilir misiniz bunları hayâl ettiğim yıllarda “eğitim” sevdam da başlamıştı ve onunla ilgili hayallerim de. Birbirinden değerli eğitimci dostlarla akıllı okullar açtığımı düşlüyordum. Bu okullarda Türkiye’nin en iyi eğitimcileriyle pırıl pırıl, birbirinden güzel çocuklarımızı ülkesine, değerlerine bağlı “lider şahsiyetli” insanlar olarak yetiştiriyorduk. Hayallerimde o çocuklarımızın ilerde hizmet edecekleri insanlardan bile gelen dualara ortak oluyorduk. İçlerinden her biri büyük doktorlar, mühendisler, öğretmenler, siyaset adamları, bilim adamları, sanatkârlar, sanayici ve tüccarlar olarak ülkemize göğsümüzü kabartacak hizmetler yapıyorlardı. Bunları kendilerine anlattığım bazı dostlar aşırı gidiyorsun deseler de, işte bu hayâllerim benim için çok büyük mutluluk kaynağıydı. Her biri bana güç ve heyecan veriyor, dinamizm katıyordu.
Çevremdeki insanlar birçok film ve dizilerden şikâyetçiydi, onlar gençlerimizin ahlâkını bozuyor, bizi bizden uzaklaştırıyor, tarihimizle adeta alay ediyorlar diye. Şikâyet etmenin manasızlığına inanan bir insanım. Hani, “Karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak” diyor ya Konfüçyüs. Ben de hayâllerimde mumlar yakıyor, filmler çekiyor bizim muhteşem tarihimizi doğru bir şekilde anlatıyordum kitlelere. Film sektöründen arkadaşlarım (Osman Sınav ve İsmail Güneş) olunca ve kendisini çok takdir ettiğim rahmetli Yücel Çakmaklı ile birlikte “Milli Sinema” üzerine bir panel düzenleyince bu hayâllerim daha da beni zorlamaya başladı.
Hele bir büyüğümüzden “Ufkunuz hayâlleriniz kadardır” sözünü duyunca, hayâllerimde sınır tanımaz olmuştum. Biliyordum ki “Hayâl gücü bilimden üstündür.” Einstein böyle söylüyordu. Arkasından da ilave ediyordu “Mantık, bir insanı A noktasından B noktasına götürür, hayâl gücü ise her yere.” Anladığım kadarıyla; başkalarından farklı hayâlleriniz yoksa, öğrendiğiniz bilgi ileriye yönelik bir işe yaramayacaktır.
Sadece hayâl kurmak, hayâllerle yaşamak yeterli mi? Değil elbette. Napolyon “Dünyaya hükmeden hayâl gücüdür.” Diyor. Hayâllerimi gerçekleştirebilmek için gayretin de önemine vakıf olarak gece gündüz çalıştığımı hatırlıyorum. Ömrümün bu şekilde mücadeleyle geçtiğini söyleyebilirim. Sizin eğer iyi ve halis niyetiniz gayretle birleşmiş ve dürüst, kaliteli, idealinin verdiği heyecana sahip insanlarla bir araya gelmiş, insanların duasını da almışsanız, hayâllerinize müthiş bir destek ve yardım geliyor yüce Yaratan tarafından ve bunların nasıl gerçekleştiğine siz dahi inanamıyorsunuz.
Yüce Allah olmazları olur yapıyor. Olur ya bana inanmazsanız, deneyin ve görün. Ben, her hali yaşadım ve inanamadığım sonuçlara ulaştım böylece. Burada hayâllerimin gerçekleşip gerçekleşmediğini ise artık sormayacağınızı sanıyorum. Belki kitabın diğer sayfalarında bulabilirsiniz.
Şimdi de benden en son hayâllerimi mi öğrenmek istiyorsunuz? Hayır söyleyemem. Gerçekleştiğinde inşallah, nasılsa öğrenirsiniz.
Sizlerin de büyük hayâller kurabilmeniz dileğiyle…
justify justify no-repeat;left top;; auto