Allah İstirahatte Mi ?

Allah İstirahatte Mi ?

Ateizm Türkiye’de beklenildiği gibi hızlı yayılamadı. Bununla beraber son zamanlarda, Allah’ın var olduğuna, fakat bizi yarattıktan sonra kendi halimize bıraktığına inanan genç insan sayısında o kadar artış oluyor ki hayret edersiniz. Özellikle gençler arasında yayılan bu inanç şekline “DEİZM” deniyor ve bence bizim gibi İslam toplumları için en büyük tehlikeyi oluşturuyor. Buna rağmen, bu konuda en uyanık olması gereken dini kurumlarımız ise sanki işi oluruna bırakmış gibi davranıyor, bir nevi kafasını kuma sokmuş devekuşu rolü oynanıyor. Bu durum hiç anlaşılır gibi bir şey değil.

Kâinatı yaratmış, daha sonra istirahate çekilmiş bu Tanrı inancına göre; kitap, peygamber gönderilmemiş, hesap günü, ceza yani cehennem ve mükafat olarak da cennet yok. Tanrı herkesi yaratmış ve serbest bırakmış. Bu durum ise, tanrısızlık değil ama “etkisiz Tanrı” anlayışını gündeme getiriyor. Bu yüzden ibadet ve dini kurallar da ortadan kalkıyor. “Mevlâm kayıra” olmadan “Saldım çayıra” misali.

Böylece Deist olanlar, Tanrı inancını tamamen inkâr etmek kadar oldukça zor bir düşünceye girmedikleri gibi, “Ne yaparsan yap sorgulanma yok.” anlayışının verdiği rahatlığa da ulaşmış oluyor. Bu durum sorumluluktan uzak bir insanlığa yol açıyor. Bana göre deizm de, ateistlerin dolaylı ama büyük bir projesidir. “Ha Tanrı yok, ha etkisiz Tanrı” ne fark eder. Kısacası, bu durum Allah inancından vaz geçiremedikleri Müslüman nesilleri Kuran ve peygamberden uzaklaştırmanın en kolay yolu. Bu durumda tabii ki, ne Allah’ı inkâr söz konusu oluyor, ne de genç nesillerde müslümanlık kalıyor.

Elbette her zaman olduğu gibi gençleri suçlamak işin en kolay tarafı. Bizim nesil, yeterince örnek olamamakla gençleri dinden soğuttu. Gençler fark ettirmeden biz büyükleri gözlemliyor oysa, söylem ve yaşantımız arasında uyum görmezse, ne sözümüze itibar ediyor ne de bize. Sadece “mış gibi” yapıyor. İslam söylemi sadece dudaklarda kalınca da onlara tesir etmekten uzak oluyor. Söylemini kalpten yapamayan, hele yaşantısına aktaramayan herkes bu vebalin altındadır.

“Çare nedir?” diye soracak olursak, her şeyden evvel bizim neslin kendine çeki düzen vermesi, ihlas hırkasını giymesi gerekmektedir. Ancak ondan sonra gençlerin frekansına muhabbetle girebilir, onlara yaşantı haline getirdiğimiz İslam’ın güzelliklerini bütün ruhumuzla aktarabiliriz. Üslub-u hal, üslub-u kâlden üstündür çünkü. Geçen bayram vaazında bir Hoca’yı dinledim. O denli ruhsuz anlatıyordu ki, anlattıklarına kendi de inanmıyor gibiydi adeta. Oysa o kadar mükemmel bir din ki, İslam’da hiçbir yanlış olmaz, bütün güzellikler onda ve ondandır. Ortada bir yanlış ve çirkinlik varsa bizim beceriksizliğimizden, bizim samimiyetsizliğimizdendir.

Bütün kâinatı en mükemmel şekilde yaratan Allah, daha sonra ilgilenmeyecek olsaydı, her an yeni bir yaratılışla dünyaya gelen insanları farklı yaratır mıydı? Bakın hiçbir insanın birbirine benzemediğini bilim adamları ispatlıyor: O kadar farklılık var ki: Parmak izlerimiz, göz bebeklerimiz, yüzümüz, el ayalarımızdaki kılcal damar ağımız, sesimiz, kokumuz, zekâ ve yeteneklerimiz, mizaçlarımız, zevklerimiz ve daha niceleri. Bir fabrikasyona bağlanma söz konusu değil yani. Yaratıp bırakan bir Tanrı olsaydı bu kadar özenir miydi? Yaratılmışların en güzelidir insan. Ayrıca kâinatta her yaratıktaki gibi insanda da altın oran hesabı bir gerçek: “Biz her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.” (Kamer S. 54/49) buyuruyor Cenab-ı Hak. Düşünsenize vücudumuzdaki her hangi bir organımız, mesela gözümüz, kulağımız, dilimiz, burnumuz veya ellerimiz çok daha büyük veya küçük veya olduğundan farklı bir yerde olsaydı nasıl olurdu. Elbette bu durum, düzen, kullanım ve estetik gibi pek çok açıdan hoş olmazdı. Merkez Efendi’nin dediği gibi her şey şu anda olduğu gibi güzel. Başıboş bırakacak bir Allah her şeyi niçin böylesine özenerek ve muhteşem bir düzen içinde yaratsın ki.

Diğer yandan ilahi adalet olmazsa zalim zulmüyle, mazlum da zulme maruz kalışıyla mı yok olacak? O durumda iyi insan olmaya da ne gerek var? Bu hiç bir Tanrı anlayışına uymaz. Oysa Allah bütün kâinatı insan için yarattığını ve onun emrine verdiğini söyleyerek insana ne derece değer verdiğini de bizlere bildiriyor. Allah bizim hayatımızda da sürekli yaratma halinde. İçimizdeki milyarlarca besinin hücrelerimizde işlenmesini de, her an yaptığımız hareketlerimizi de Allah yaratıyor. Mesela ben elimi kaldırmak istiyorum, beynimden benim iradem dışında ve farkında olmadığım milyarlarca mesaj saniyeler içinde vücuduma gidiyor, yüzlerce kas farklı açılarda kasılıyor ve sonunda elim kalkıyor. Ben irade ediyorum Allah yaratıyor yani. Bırakın serbest bırakmayı, yaratmalarına her an devam eden ve her iradesinden insanı mesul tutan bir Allah var. Müslüman, işte bu muhteşem gerçeğin farkına varandır. Bu yüzden de büyük mesuliyet sahibidir.

Nice ateizm ve deizm batağına düşen gençlerin bu mesuliyetinden kendimizi kurtaramayız. Bu yüzden benim uykularım kaçmaya başladı bile. Bu konuda mutlaka bir genel seferberlik gerekiyor, yoksa sonuç bizim için iyi olmayacak.

Ey her şeye kadir olan Allah’ım, ihlas ve ferasetimizi arttır!

Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto