
Bu Nasıl Milliyetçilik
Milliyetçilik en çok suiistimal edilen ve sınırları anlaşılamamış bir konudur. Üzerinde çok konuşulur, ama bilinmez ki milliyetçilik lafla olmaz, anlatılmaz yaşanır. Bir milletin aşk ile sevilmesi ve onun için her türlü fedakârlığın yapılması davasıdır o. “Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz.” sözü bir hadistir. Hele Türk milliyetçiliği söz konusu olunca, bu çok daha farklıdır. Çünkü, o “Allah yolunda kendini feda eden bir milletin sevilmesi davasıdır”. Yani dünyevi yönü olmakla birlikte ilahî tarafı daha ağır basar. Abdulhakim Arvasi Hazretleri şöyle der:” Ben bir seyyidim, yani kökenim Hz. Peygambere dayanır, Türk kökenli değilim. Ama yeryüzünde son Türk kalsa o da ben olurum. Çünkü Türk milleti olmasa bugünkü manada İslam olmazdı.” Merhum Hocam S. Ahmet Arvasi de benzer sözler söylemiştir.
Türk milletini sevmek, bugün de İslam milletlerinin ve bütün mazlumların koruyucusu olan Türk milletinin geleceği için çalışmak ve onu güçlü kılmakla olur. Bunun için, bu millete hizmet edenleri takdir etmek, yanlışları yapıcı tenkit etmek her milliyetçinin asli görevidir. Bunu yaparken de hiçbir politik kaygı ile yapmamak şarttır. Böyle olmakla beraber, bugün bu objektifliği ve hassasiyeti gösteremeyen, iktidarın her yaptığına tu kaka diyen ve kendine milliyetçi diyen nice çevreler var. Bunlara baktığınızda hayatlarında bu ülkeye ne yapmışlar diye, bir çivi bile çakmadıklarını görürsünüz. Böyle milliyetçilik olmaz. Bu ancak milliyetçiliğin lafazanı olmaktır. Son dönemin büyük milliyetçilerinden rahmetli Alpaslan Türkeş, Karabağ meselesinde çok üzülür ve “Her ne olursa olsun, Karabağ tekrar alınmalıdır.” derdi. Büyük dava adamı Muhsin Yazıcıoğlu “PKK, profesyonel bir orduyla bitirilmeli, Kuzey Suriye ve Irak kontrol altına alınmalı.” diyordu. Hiç unutmam, milliyetçi yazar rahmetli Ömer Lütfi Mete ise “Türkiye, bedeli ne ise ödeyip IMF’den kurtulmalı.” demişti. Bugün bunların hepsi, daha fazlasıyla gerçekleşti.
Son zamanlarda, halen düzeltilemeyen “Eğitim” gibi meselelerimiz olmakla beraber, ülkemizde hayal bile edemediğimiz gelişmeler oldu. PKK adeta Türkiye içinde bitme noktasına geldi. Kuzey Suriye’de ABD’nin terör koridoru yok edildi. Karabağ tekrar Azerbaycan’a kavuştu. Özel Harekatçılarımız “Kızılelma” ülküsü ile hareket yetiştirilmektedir. Türklerin ilk yazıtları “Orhun Abideleri” ihya edildi. Savunma Sanayimiz, neredeyse dünyayı hayran bırakacak gelişmelere sahne olmaktadır. Libya, Somali gibi stratejik öneme sahip ülkeler bizim kontrolümüze girdi, askerleri Türkçe komutlarla eğitilmektedir. Türk dünyasıyla ilişkilerimiz zirvede, hatta yıllarca bize küs olan Özbekistan’la barıştık. Pandemi sürecinde, gelişmiş ülkelerin yapamadığı “ücretsiz sağlık hizmetini” ülkemiz vermektedir. TRT’nin başını çektiği bir anlayışla, pek çok dizi film sayesinde bütün gençlerimiz, hatta bütün dünya bizin tarihimizi ve kültürümüzü öğrenmektedir. Allah kelamı pek çok dizide baş tacı ediliyor. İslamî değerleri yaşayan insanlar artık devlet kademelerinde hor görülmüyor. Daha otoyolları, hızlı trenleri, tünelleri, köprüleri, camileri, milli otomobil hamlesini saymıyorum. 7 düvelin ezmeye çalıştığı bu devleti, her hangi bir politik mülahaza ile zayıflatmak yerine, birlik olmak gerektiğini bütün milliyetçilere bilmem ki daha nasıl anlatabiliriz. Hayatında hak gaspından başka bu ülkeye hizmeti olmamış, mafyatik kişilerden medet umarak bu birlik gücünü yok etmek hiçbir gerçek milliyetçiye yakışmaz. Bu tür fanatik milliyetçiliği biri bana izah etmeli, ben anlamıyorum çünkü.
Biliyoruz ki, her yerde olduğu gibi devlette de çok şahsiyetli kahraman insanlar olduğu gibi, karaktersiz asalaklar da vardır. Biz bunu kendi şirketlerimiz de bile tam olarak önleyemezken, devletin her adamı iyi olsun demek gerçekle bağdaşmıyor, masa başında kolay konuşma oluyor. Ancak toplum olarak tam düzelirsek, devlette düzelir. Allah da yüce kitabında böyle demiyor mu: “Siz kendinizi düzeltmedikçe, ben düzeltecek değilim.” Karaktersizlerle uğraşmak, onları deşifre etmek, aynı zamanda yaşantılarıyla ve yaptıklarıyla da topluma örnek kişilikler olmak milliyetçilerin görevidir. Ama bazı haramzedelerden dolayı devletin güzel hizmetlerini tümden görmezden gelmek de onlara yakışmaz. Bugün iktidarda da yanlış kişiler olduğu gibi, teker teker ismini yazabileceğim çok kıymetli nice değerli şahsiyet, Türk devletinin güçlü geleceğe götürecek büyük işler yapıyor. Yanlış kişilerden dolayı iktidar, iktidardan dolayı da devlet yıpratılıyor. Bu bütün hainlerin de istediği. Oysa milliyetçi adı üzerinde bağımsızdır, milletin ve devletin menfaatleri dışında gündemi ve arka planı yoktur. Milliyetçi lider rahmetli Yazıcıoğlu örneğinde olduğu gibi içi dışı şeffaf, yaşantısı gibi söylemlerinde de yiğit insandır. Bu yüzden gerçek milliyetçi herkes tarafından takdir gören milletin bilge kişisidir.
Dünyada, Orta Doğu’da ve Orta Asya’da İslam ve Türklük aleyhine büyük oyunlar oynandığı bir dönemdeyiz. Böyle bir ortamda ben bir Türk milliyetçisi olarak, devletin çeşitli kademelerinde bulunup da dış bağlantısı veya nefsi zaafı olan yetkilileri de kınıyor, lanet okuyorum. Ama bununla beraber bu millete hizmet düşüncesiyle hareket eden, devletimizin gücüne güç katan, düşmanı çatlatan her bir yetkiliyi tebrik ediyor, takdirlerimi sunuyorum. Allah, kendi yolunun fedaisi Türk milletine dolayısıyla İslam’a güç katan bu şahsiyetlerden razı olsun. Türk milleti onların bu hizmetlerini asla unutmayacak.
Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto