
Anamın Dili
Bildiğiniz gibi, toplumları millet yapan ve milletleri de üstün kılan değerlerin başında geliyor dil. Biz Türkçe’yi ne kadar yaşanılır ve zengin kılarsak, o kadar üst seviye ve güçlü bir millet oluruz. Türk dilini kısırlaştıranlar ve uyduruk kelimelerle onun ruhunu yok etmeye çalışanlar en büyük zararı vermektedirler Türkçemize. Türkçe karşılık bulunabilecekken, her gün dilimize yabancı kelimelerin girmesi de ayrı bir dert. Bir imparatorluk dilinden, bir nesil öncesinin bile konuştuğunu anlamayan bir neslin uyduruk diline gidiş... Güçlü başka bir milletin başına gelmiş midir böyle bir garabet, sanmıyorum.
Dil asırlar içerinde süzülerek gelen ve her biri birer milli tecrübeyi içinde saklayan kelimelerden oluşur. Onlar milletler için birer hazinedir adeta. Bu kelimelere dışarıdan müdahale son derece sağlıksızdır. İngilizce birçok dilden aldığı kelimelerle zenginleşmiştir. Ama bugün, 500 yıl önce eserlerini vermiş olan Shekaspeare’in dilini anlamayan bir İngiliz genci düşünülemez. Ama biz de ise gençlerimiz, en güzel Türkçeyle yazılarını yazan millî şairimiz Mehmet Akif’i bile anlamayan noktaya geldiler. Giderek kısır bir Türkçe’yle, yani ruhsuz 200-300 kelimeyle konuşturmaktayız çocuklarımızı. Bu yüzden de hayal dünyaları da gelişmiyor.
Oysa dil bir medeniyettir. Dilin zenginliği düşünme ve hayal gücüdür aynı zamanda. Meramımızı en güzel şekilde ifadedir. Sevinçlerimizi, hüzünlerimizi şarkılara, türkülere nakış nakış işlediğimiz kelimelerimizi, kısaca tarihi maceramızdan izler taşıyan dilimizi yüceltmektir aslolan. Türkçeyi basit bir dil gören mi var aramızda? Bırakın bizim söylediklerimizi, bakın bir Alman dilbilimci Max Müller ne diyor Türkçe için: “Sanki dünyadaki bütün dil bilimciler toplanmışlar. Her dilde sağlam buldukları kuralları bir araya getirerek Türkçe adında bir dil yapmışlar.” Eloğlunun böyle gördüğü bir dile bizler daha büyük saygı göstermek zorundayız.
Ben “ana dili”me çok önem veriyorum. Ana dili, adı üzerinde anamın, atamın dilidir. Ama o dilde anamın, atamın zihniyeti de saklıdır aynı zamanda. Benim anamın dili, kültür ve medeniyetimizin kutup yıldızları olan Ahmet Yesevi’nin, Yunus’un, Mevlana’nın, Fatih’in, Nene Hatun’un, Gevher Nesibe’nin insanlık anlayışlarıyla bezenmiştir. Benim anamın dilinde, merhamet vardır, kahramanlık vardır, diğerkâmlık, fedakârlık, vefa ve misafirperverlik vardır. Türk milletinin insanlık anlayışı vardır kısaca onda. Mesela batılı bir dilde siz “gönül” kelimesini bulamazsınız. Aslında bütün bunların temelinde de yüce Resul’e aşk vardır, sadakat vardır. Hiç kimse bu temelden uzaklaştıramaz Türkçeyi.
Milli Eğitim yetkilileri, okul kitaplarından en azından “olanak, olasılık, yanıt, … gibi ruhsuz kelimeleri çıkarıp, “ imkan, ihtimal, cevap, hayat” gibi kelimeleri yaşatmanın çabası içinde olmalıdırlar. Türkçemiz yerine çok güzel kelimeler varken “brunch“ benzeri yabancı kelimeleri yerleştirmek gibi sömürge bir anlayıştan uzaklaşılmalıdır.
Son zamanlarda Türk milleti bu endişelerle anadiline sahip çıkmakla birlikte, kendini ve değerlerini arayan bir toplum görünümünde ve bu değerlerin gençliğe aktarımı gayretinde. Bir gün gelecek, bu değerler için kim ne kadar hizmet etmiş, kim ne kadar zarar vermiş görülecek, bilinecek. Hizmet edene dualar edecek, zarar verene lanetler okuyacaktır gelecek nesiller. Ama ben Türk milletinin ana diline sadakatinden ve bu konuda hassasiyetinden de eminim. Çünkü biz, kökü mazide olan atiyiz.
Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto