Başkası Düzelirse Dünya Düzelir Mi ?

Başkası Düzelirse Dünya Düzelir Mi ?

Mutlaka size de Cuma, bayram, kandil mesajları geliyordur. Ben gelen mesajları okumaya bile yetişemiyorum. İnsanlar bir yerlerden (daha çok internetten) aldıkları birbirine benzer mesajları kendilerinin gibi paylaşıyorlar. Ben bundan çok şikayetçiyim. Bu mesaj yerine telefonla 30 saniyelik aramalar daha iyi olur zannediyorum. Konuşmalar, selamlaşmalar daha samimi oluyor çünkü.

Eğer okuyorsanız, bu mesajlarda herkes birbirine tavsiyelerde bulunuyor. “Doğru ol, dürüst iş yap, adaletli davran, yetimi gözet…” gibi binlerce öğüt. Hatta öyle ki benim bazı çalışanlarım bile bu tür mesajları bana gönderebiliyorlar. Önemli değil elbette, ama eskiden bir edep vardı: “Büyüklere tavsiyede bulunulmaz” diye. Nerdeee… Şöyle düşünüyorum da, “Acaba bana bu tavsiyeleri yapanlar, ne kadar bu söylediklerine uyuyorlar?” diye. Hiç sanmıyorum. Çünkü bu tavsiyeler başkaları için. Çünkü başkaları dürüst olursa dünya düzelir. Bu mesajlar gönderilince büyük bir görev tamamlanmış oluyor sanki.

Bu sadece mesajlaşma ile de yapılmıyor. Bakın bir dostumun çocuklarının düğününde nikâh şahidi olmuştum. Nikâhı da müftülükten bir görevli kıydırıyordu. Gerekenler yapılıp dua edildikten sonra Hoca, cebinden bir tomar kağıt çıkartarak “Gençler benim size bazı tavsiyelerim olacak” dedi (içimden eyvah demiştim) ve başladı 3-4 sayfalık tavsiyeleri okumaya. Salonda çatal kaşık sesleri bir yandan, insanların uğultuları diğer yandan ne söylediği anlaşılmıyordu ama olsun Hoca coşkuyla tavsiyelerini sıralayıp duruyordu. Zaten evlenen gelinle damat da farklı dünyalardaydı. Ben çıldırmıştım adeta ve tam müdahale edecekken çok şükür Hoca öğütlerini bitirmişti. O gençler ise duydum ki daha bir yıl bile geçmeden boşanmışlar maalesef.

Bu anlayışın sonucu da şöyle olur herhalde: “Şu şeytanı bir düzeltirsem, ben göreceksiniz çok iyi insan, mükemmel müslüman olacağım”dır. Bu bakışın saçmalığının hepimiz farkındayız aslında, ama yine de bütün suçu şeytana atıyoruz. Bu yüzden de başkalarını düzeltmek için konuştukça konuşuyor, etkili olmayınca da kızıyoruz. Değerli dostlar, ben başkasına bir tavsiyede bulunacaksam artık kırk kere düşünüyorum. “Buna hakkım var mı ve ben bunu kendi hayatımda uyguluyor muyum?” diye. Bununla birlikte, mezhep imamımız İmam-ı Azam’ın bir çocuğa “Hurma yeme” demek için kendisi tam 40 gün boyunca hurma yemeyip daha sonra bunu söylemesi aklıma geliyor da, ürperiyorum. Demek ki başkasına bir şey söyleyebilmem için benim de onu hakkıyla hayatımda yaşanılır kılmam gerek. Aslında bunu kendi hayatına uygulayan insanlar örnek kişidirler, dolayısıyla konuşmalarına gerek bile yok.

Bu yüzden Horasan Erenlerini çok önemsiyorum. Onlar biliyorsunuz, Hoca Ahmet Yesevi’nin müritleri ve onun yolundan giden, toplumun maneviyat önderleridir. Sarı Saltuklar, Hacı Bayramlar, Hacı Bektaş-ı Veliler vs gibi nice örnekleri çoğaltabilirim. Bu yüce şahsiyetler kendilerini ziyarete giden hiçbir misafire istenmeden öğüt vermezler, sadece örnek insan olarak inandıkları gibi yaşarlarmış. Hatta öyle olurmuş ki çevrelerine gelen konuklar “Bir konuşsa, bize öğüt verse de“ diye sabırla beklerlermiş. Onlar adeta çevrelerine ışık olmuş, herkesi asırlardır kendilerine hayran bırakmış yüce ve bilge şahsiyetlerdir. Onları görenler onların şahsında örnek mümin nasıl olunur görürlermiş. Öyle olunca da çevrelerine gelen binlerce insan, onlar “Müslüman olun” bile demeden onların güzel yaşantılarına bakarak imrenir ve hidayete ererlermiş. Şimdi biz Müslümanlar olarak, kendi çocuklarımıza bile etki yapamayıp, hatta onların dinden soğumalarına sebep olduğumuzu düşündükçe gerçeği daha iyi fark etmekte ve sıkıntının asıl kaynağının bizim bu yanlış üslubumuz olduğunu görmekteyiz.

Bugünkü Müslümanların belki de en iyi idrak etmeleri gereken söz şudur: “Üslub-u hal, üslub-u kâlden üstündür.” Yani insan ilişkilerinde tavır ve davranış en iyi nasihattir ve konuşmaktan üstündür. Bu kutlu sözün farkına varanlar, inandıkları değerleri sözle değil, yaşantılarıyla başkalarına yansıtırlar. Allah yolunda yaşayanların en önemli özellikleri olan samimiyet ve ihlas da ancak böylece ortaya çıkar. Dolayısıyla kendinden önce başkalarını düzeltmek gayreti biz müminlere asla yakışmamaktadır. Bunun için “Ancak BEN düzelirsem dünya düzelir” anlayışını baş tacı etmeliyiz. Dünyaya tarih boyunca yön vermiş, başta Peygamberler olmak üzere bütün büyük liderler inandıkları davayı önce kendileri yaşamışlar ve bu sebeple de samimiyetleri ile milyonları etkilemiş, onları arkalarından sürüklemişlerdir. Burada ister istemez ve son olarak size bir tavsiyede bulunmak istiyorum (tabii ki önce ben uygulamak şartıyla): Siz siz olun, lütfen hiç kimseye tavsiye mesajı göndermeyin.

Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto