Ben de Koronaya Yakalandım

Ben de Koronaya Yakalandım

Hem de akciğer tutulumunun da devreye girdiği biraz ağır bir korona. Eşim ve kızımla birlikte yakalandığımda başlangıçta hafife aldığımı itiraf etmeliyim. Ama olaya akciğer enfeksiyonu katılınca olayın gidişatı değişti. Lavaboya kadar gitmek bile benim için zulüm olmaya, nefessiz kalmama yetiyordu. Yaklaşık 20 gün ilave oksijen takviyesi ile tedavim devam etti. Allah’a şükür sonunda iyileştim, fakat ciğerlerimin henüz tam olarak eski sağlıklı haline döndüğünü söyleyemem.

Hasta olmadan hastanın halinden tam olarak anlamak, onunla hemhal olmak (empati kurmak) mümkün değil. Ciddiyetini ancak yaşayanlar biliyor. Bu hastalığın tehlikesi üzerine söylenenler ne kadar da doğru imiş. Elbet, pek çok kişi rahat atlatıyor, fakat nice sağlıklı kişinin de 2-3 gün içinde aniden ölümüne sebep olduğunu görebiliyoruz. Hastalık ya kalbi etkiliyor, ya da diğer hayati organları. Kimde nereyi etkileyeceği ve ne derece etkili olacağı önceden asla bilinmiyor. Mesela ben, şimdiye kadarki hayatım boyunca hiçbir akciğer enfeksiyonu veya grip geçirmemiştim. Bu yüzden hep bağışıklık sistemimin güçlü olduğunu düşünürdüm. Fakat çevremde bu hastalığı en sıkıntılı geçirenlerden biri oldum. Bu yüzden şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Hiç kimse kendine güvenip “Bana bir şey olmaz.” demesin. Allah herkesi korusun. İnşallah bir an önce bu virüsten bütün insanlık da kurtulur.

Korona virüs, hiçbir grip virüsüne benzemiyor. Bu yüzden bu virüsün insan eliyle laboratuvar üretimi olduğu artık hemen herkes tarafından kabul görmektedir. Bunun Küresel Sermaye sahipleri tarafından, dünyayı kendi kontrolleri arasına almak gayesiyle üretildiği söyleniyor. Ben bunun da doğruluğuna inanıyorum. Hiçbir kutsalı olmayan ve doymak bilmeyen bu sermayedarların, daha büyük güce ulaşmak maksadıyla bundan sonra neler yapacaklarını bilmiyoruz, ama görünen o ki, yapacakları hiçbir şey insanlığın hayrına olmayacak. Bill Gates, dünya nüfusunun %20 azalması gerektiğini söylüyordu. İnşallah o azalan kısımda kendi de olur. Bütün insanları kendi kontrolleri için alıp köleleştirmek peşinde olan bu insanlar kendilerince büyük planlar yapıyorlar.

Bu çalışmaların bazı tezahürlerini görmeye başladık bile. Bu dönem, dünyada dijital bağımlılık arttı. Özellikle okullarda yüz yüze eğitime tam geçilememesi, bunun karşısında on-line eğitimle açığı kapatma çabası sonucu dijital, çocuklarımızın geleceğini daha çok etkileyecek gibi görünüyor. Bir araştırmaya göre, geçen yıl %1’lerde olan dijital bağımlılığı, bugünlerde % 50’lere dayanmış durumda. Kendi ellerimizle çocuklarımızı tam manasıyla bu noktaya getirmiş durumdayız maalesef. Sokaktan daha temiz ve tedbirli olduğu halde henüz tam anlamıyla okulların açılamayışı da bunu körüklüyor. Özellikle ortaokul ve lise çocukları okula gidemeyince ya kafeleri dolduruyor, ya da halı sahalarda nefes nefese mücadele içindeler. Bu daha tehlikeli değil mi? Bu arada konunun uzmanlarının görüşüne göre; çocuklarda eğitime ilgi rehavet boyutlarına gelmiş durumda. Onlar nasıl eski hale dönecekler o da belirsiz.

Korona süreci böylece bizi nereye sürüklüyor, bunda kimlerin ne hesabı var bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var: koronayla insanlığa tuzak kurulmuşsa da “Tuzak kuranların en hayırlısı Yüce Allah’tır ve O her şeye kadirdir. Kim ne hesap yaparsa yapsın, neticede Allah’ın hesabı her şeyin üstündedir.” Bu gerçeği bilmek bile ümit veriyor ve bizi rahatlatıyor. Bu yüzden inanıyorum ki, bu sürecin sonu eğer ders alırsak inşallah hayır olacak.

Ben korona döneminde nefes almakta zorluk çektiğimde, doktor olmam da bir işe yaramadı ve normal zamanda farkına bile varmadığım bir nefesin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Sağlıklı iken de “ben acizim” diyordum belki, ama bu hastalık bana acziyetimi bütün varlığımla hissettirmeyi başardı. Ve her nefes alışımın arkasından içimden binlerce şükürler ettim ve haykırdım: Allah’ım sana iman etmek ne büyük bir lütuf. Bütün hücrelerim sayısınca, yüz trilyonlarca şükürler olsun sana.

Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto