BU MEMLEKETTE YAŞANMAZ
Yeni nesil gençler arasında bu söz çok yaygın. Nereden bu anlayışa sahip oldukları meçhul gibi görünse de biraz araştırma yapınca sebebi hemen anlaşılır. Sosyal medyada vatan hainleri, yabancı ülke ajanları ve Fetöcüler bu yönde sistemli bir çalışma yapıyorlar. Devletimiz bunu gördüğü halde sanki bu yönde bir ihmal var gibi. Çünkü bu anlayışa karşı yeterince etkili bir çalışma yapılmıyor. Bugünkü İslam dünyasının zelil durumunun altında yatan en büyük sebep de budur. Kendi çocuklarımızı başkalarına kaptırıyoruz.
Bizim gibi kalkınma çabası içinde ve aynı zamanda İslam ülkesi olan ülkelerin en büyük kaybı “beyin göçü”dür. Ülkelerimiz için önemli olan bu çok özel insanlar maddî, manevî farklı sebeplerle ülkelerini terk ediyor, batı ülkelerinde hizmete koşuyorlar. Körpe dimağlara yönelik bu kara propagandalarla bu kaçış daha da arttırılmaya çalışılıyor. Beyin göçünün siyasi, maddî ve sosyal sebepleri elbette vardır ve biz bunu iyi değerlendirmek zorundayız. İslam ülkelerinde yetişmiş insana verilen imkânların yeterli olmaması, maddî karşılık yönünden batılı ülkelerin daha avantajlı olmaları veya çok farklı sebeplerle bilim ve teknik alanlarda yetenekli ve zekî insanlarımız batılı ülkeleri tercih ediyorlar.
Türkiye’de en vahim olanı da Millî Eğitimimize ve YÖK’e bağlı olarak çalışan birçok lise ve üniversitenin sanki batıya hizmet vermek üzere kurulmuş gibi faaliyet göstermesi. Mezunlarının hedefi batıdaki gelişmiş birkaç ülkeye gitmek. Hatta benim de gezdiğim ve incelediğim, arazisini de devletimizin verdiği bir özel vakıf lisesinin, deha çaplı çocuklarımızı aldığını ve ABD için hazırladığını üzülerek söylemeliyim. Biz büyük maddî kaynaklar ayırarak, masraflarını karşılayarak ve eğitimcilerin maaşlarını ödeyerek en yetenekli çocuklarımızı böylece ABD’ye, Almanya’ya veya diğer bazı ülkelere adeta altın tepside sunuyoruz. Külfeti bize, nimeti onlara. Bu durum diğer İslam ülkeleri açısından çok daha vahim. Mesela istatistikî verilere göre; Paris’te çalışan Cezayirli doktor sayısının bütün Cezayir’deki doktor sayısından daha fazla olduğu söyleniyor. Özellikle Pakistan’da tıp fakültelerinden mezun olan doktorların % 90’ının ABD veya İngiltere’ye gitmek için müracaat ettiği tespit edilmiş. Londra’da başarılı binlerce Pakistanlı doktor çalışıyor. Bu durum Mısır veya pek çok Arap ülkesi açısından da farklı değil.
ABD Cornell Üniversitesi Rektörü kongre önünde “ABD’ye göç eden Müslüman doktorlar, bize yıllık 30 tıp fakültesi inşa edecek bir destek sağladılar.” diyor. Başka alanlarda da durum bundan farklı değil. Mesela GMC araba fabrikasında 24 bin Yemenli usta çalıştığı bildiriliyor. Sadece ABD ve İngiltere’deki üniversitelerde farklı alanlarında on bin civarında Pakistanlı, Hintli ve Mısırlı Müslüman bilim insanı olduğu söyleniyor.
Benim “Yerüstü Hazinelerimiz” isimli kitabımda şöyle bir berceste (özlü söz) sloganlaştırmıştım: “Yerüstü hazinelerini değerlendiremeyen toplumlar, yer altı zenginliklerine (dolayısıyla vatanlarına) sahip çıkamazlar.” Dünyada bugün yaşayan ve sayısı bir buçuk milyara ulaşmış müslüman toplumların ufacık nüfusa sahip (Yahudiler gibi) topluluklar karşısında etkin olamamalarının sebebi budur. Yani zeki, yetenekli ve çalışkan çocuklarımızın adeta para karşılığı köleleşmesi, batılı toplumların emrinde çalışmaları. Elbette onlar da hizmet etmektedirler, ama zor şartlara rağmen ülkelerine dönüp daha özgür olarak ülkeleri adına çalışsalardı, pek çok alanda öncü olurlar ve eminim ki İslam ülkeleri daha güçlü olurdu.
Tabii ki suçu sadece gidenlere bulmayalım, İslam devletlerinin de bu yönde gereken tedbirleri alması gerekmez mi? Gençlerimiz eğitim için elbette gelişmiş ülkelere gitsinler, fakat sonrasında hizmet için kendi ülkelerine dönmeleri gerektiği anlatılmalıdır (bu ancak vefa ve milliyetçi bir anlayışı gerektirir). Diğer yandan, devletler fedakârlık ederek bu bilim ve teknik adamlarına uygun imkân ve ortamları hazırlanmalı, onlara daha da yüksek değer verildiğini hissettirmelidir. Ülkelerin gelişmesi açısından çok önemli bu kişilerin yaşantıları maddî yönden daha da kolaylaştırılmalıdır. Ben inanıyorum ki, sistemli ve değer verildiğini hissettiren bir çalışmayla pek çok yetişmiş insanımızı İslam ülkelerine geri kazandırmak mümkündür. Çoğunun ülke hasretiyle kavrulduğunu ve oradakine göre çok daha düşük malî şartlarda ülkelerinde çalışmaktan mutlu olacaklarını biliyorum. Bunun çok örnekleri var.
Büyükler için yapılacak bu örnek çalışmalar aynı zamanda gençlerimize daha olumlu yansıyacak, kara propagandaların tesirini yok edecektir. Sadece Aziz Sancar’ın gençler üzerinde ne derece etkili olduğunu düşünelim. Gençler yaşanacak en güzel memleketin Türkiye olduğunu böylece göreceklerdir. Kendi beyinlerimize sahip çıktığımız ölçüde de o muazzam “Türkiye Yüzyılı” şahlanışa geçecektir.
İnsanı yücelt ki devlet yücelsin. Allah hepimize bu şahlanışı göstersin.
justify justify no-repeat;left top;; auto