SİZİ ALLAH’A ŞİKAYET EDECEĞİM
Geçtiğimiz yıllarda Suriye’de bombalar altında kalmış, ailesini kaybetmiş ve perişan durumda ve 7-8 yaşlarındaki bir çocuk bütün Müslümanlara yönelik böyle söylemişti: “Sizi Allah’a şikayet edeceğim.” Bu söz beni günlerce etkisi altına almış, neredeyse depresyona girmiştim. Halen o sözü hatırladıkça yerimde oturamıyor, huzursuzluğum tavan yapıyor. Oysa bu vicdanen rahatsızlık bizde üzülmenin çok ötesine geçip, Müslümanların başına gelen bütün felaketlerin sebepleri ve nerede hata yaptığımız konusunda sorgulamaya yol açmalıdır.
En son Gazze konusunda elimizden bir şey gelmemesi bizi daha da aciz ve yaralı bırakıyor. Binlerce insan, çoluk çocuk demeden dünyanın gözü önünde katlediliyor. Dört tarafından abluka altına alınmış Gazze’de her gün insanlık suçu işleniyor. Büyük bir orantısız güç kullanımı söz konusu. Zalimler hiç kimseyi umursamadan zulmünü pekiştirirken, birbirlerini de aleni olarak tebrik ediyor.
Maalesef, Müslümanlar pek çok ülkede Starbucks Cafe’lerde kahvelerini, “Coca Cola”larını yudumlarken “Kahrolsun İsrail” diye bağırmayı tercih ediyorlar. TV karşısında Yahudi için “Allah belanızı versin” demekle vebalden kurtulma çabası ve vicdanen rahatlama çabası içinde. Elbette, buğz etmek de bir tepkidir. Ama imanın en zayıf hali.
Bu zulmü yapan Yahudilerin toplam nüfusu dünya üzerinde olsa olsa 20 milyondur. Bunun karşısında Müslüman nüfus ise bir buçuk milyar. Neden bütün dünya Yahudi’den korkuyor da, Müslümanlardan korkmuyor. Bunu acı acı düşünmek gerekmez mi? Kahrolsun demekle, beddualar etmekle İsrail kahrolmuyor. Kahrolan yine masum Müslümanlar. Neden? Çünkü fiili dua yok. Her şeyi Allah’a bırakan bir Müslüman dünya var. Adeta Allah’a “Allah’ım ben rahat rahat yaşayayım, sen bir zahmet şu Yahudileri kahreyle, bizi muzaffer eyle” der gibiyiz. Yüce Allah “Her şeyi ben yapacaksam, sizi niye yarattım?” demez mi? Allah dünya üzerinde Müslümanlara, özellikle Araplara iltimas da geçmiş. Bakın dünya petrolünün çoğu Müslümanların elinde. İsrail’in petrolü mü var, içme suyu mu? Altın, uranyum veya başka bir yeraltı zenginliği mi? Hiçbiri.
Diğer yandan Allah zekâyı Yahudilere vermiş de Müslümanlara cimri mi davranmış? Hayır. Benim tespitime göre (bütün toplumlarda % 2,5 olan) üstün zekâlı insan sayısı Müslümanlarda 30 milyon ve bu sayı dünyadaki Yahudi nüfusunun hemen hemen bir buçuk katı. Nerede bu insanlar? Türkiye dışında Müslüman devletlerin neden sesi çıkmaz? Niçin aynı Allah’a kul olan, aynı peygamberin ümmeti birlik olmaz?
Dünya bir imtihan yeri elbette. Ve bu dünyada şeytana pabucunu ters giydiren, belki şeytanı bile utandıracak işler yapan Yahudiler çok daha fazla çalışıyor, az sayıda olmalarına rağmen çok daha fazla gençlerine sahip çıkıyorlar. Ekonomide onlar, üretimde onlar, sinemada onlar, pek çok alana hakimler. Bu dünyada “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Suresi 39) diyen Kuran burada Müslüman-kafir ayrımı yapmıyor. Kim çalışmanın hakkını veriyorsa o başarıyı ve gücü yakalayacak. Yüksek akıl sahibi insanlar, yeraltı zenginlikleri olup da ona sahip çıkamayan aptal toplumlara daima üstün gelecektir.
Bir Müslüman açısından bu kadar olumsuz tablo içinde bir şeye gıpta ediyorum: Filistinli çocukların cesur ve dik duruşları. Bir kız çocuğu haykırıyordu: “Bizi yenemeyeceksiniz!” Adeta bütün sessiz Müslüman çoğunluğun karşısında bu duruşlarıyla hepimize ders üzerine ders veriyorlar. Onların verdiği her fotoğraf beni titretiyor, sarsıyor. Bütün Müslüman dünyaya sanki “Ahirette sizden hesap soracağız” der gibiler, şehit çocukların fotoğrafları hep birlikte “Sizi Allah’a şikayet edeceğiz” der gibi görünüyor gözüme.
Evet, asıl suçlu elindeki bütün imkânlara ve istese bir avuç Yahudi’yi tükürüğüyle boğabilecek durumda olmasına rağmen; birbirine destek vermeyen, dünyanın kontrolünü ele geçirme çabası içinde olmayan, çocuklarına sahip çıkmayan, kültür ve medeniyetinin mücadelesini en üst seviyede vermeyen ve İngiliz’in, Amerika’nın, hatta Yahudi’nin gözüne girme çabası içinde olan Müslümanlardır.
Bunu söylemekle kendimi bunun dışında tuttuğumu söyleyemem. Suçlu benim de aynı zamanda. Bu yüzden günlerdir Allah’a yalvarıyorum “Allah’ım beni affet, benden bunun hesabını sorma. Bu masum çocukların vebalini bana yükleme. Yakma beni ya Rab. Ben acizim, Müslümanlar aciz. Bize merhamet eyle ve masum Müslümanları zalime galip getirecek katından bir kuvvet ver. Ben oralara gidip savaşamıyorum, ama ya kafiri alt edecek güç ver bana, ya da o güzel çocukların sevgisini” diye. Hz. İbrahim’in ateşine gagasıyla su taşıyan bir kuş gibi safımı tavrımla, yazılarım ve söylemlerimle belli etmeye çalışıyorum. İmanın en zayıfı bendeki belki ama bütün çabamın hedefi şu
:“Hiç olmazsa tarafım belli olsun.”
justify justify no-repeat;left top;; auto