MİLLÎLİK KALKANI
Dünyanın başına dert olan küresel sermaye, toplumları dizayn etme çabasında bir hayli mesafe alıyor gibi. Bu meyanda nasıl bir insan ve toplum tipi oluşturmaya çalıştığını anlamaya çalışıyoruz. Bunun için medyanın ve iletişimin her türlü aracını rahatlıkla kullanıyor. Önceleri TV, sinema, şimdi ise bilgisayar oyunları, sosyal medya, vb. hemen her vasıta ona hizmet ediyor adeta. Modayla, farklı felsefi anlayışlar ve pazarlamalar hep buna göre planlanıyor.
Giyim alanında bir modanın bu kadar hızla nasıl yayıldığını görmek hayret verici. Bir bakıyoruz gençler bir anda aynı giymeye başlıyorlar, mesela bu yıl açık giyinme had safhaya geldi. Birisi bir yerden “göbekler açılacak” diyor galiba, bütün kızlar aynı anda göbek açıyor. Diğer taraftan gençler yaklaşık 1-2 yıldır “Bu ülkede yaşanmaz” demeye başladı. İnsanlar nasıl oluyor da düşünmeden aynı söylemler içinde olmaya başlıyorlar? Bu farklılıkların nereden yönlendirildiğini anlamak çok zor değil, arkasında da art niyetli birtakım çevrelerin olduğu anlaşılıyor. Anladığım şu ki; bu çevreler hiç de iyi niyetli değiller. Aslında hepsinin arkasındaki küresel sermaye diyor ki “Ben bakın sizin gençlerinizle kedinin fareyle oynadığı gibi oynarım ve istediğimi onlara yaptırırım.” Bunu da gayet rahatça başarıyor maalesef.
Mesela “İnsanların sadece kendi için yaşaması” anlayışı masum bir söylem olarak reklamlarda, farklı dizilerde vs söylenmeye başladı. Masum bir söylem gibi görülse de sadece kendi için yaşayan insan başkalarını asla düşünemez. Narsist bireyler olurlar. Bu durumda diğerkamlık, empati, yardımseverlik, muhabbet, merhamet, şefkat gibi duygular yok olur gider, egolar ortaya çıkar. Bunlar yok olduğu takdirde de aile, toplum, millet ortadan kalkar, arkadaşlık, dostluk, komşuluk ilişkileri sona erer. Sonuçta toplumsal hayat diye bir şey kalmaz. Bu gidişat insanlık için büyük bir tehlike barındırır.
Hayvanların bile toplum halinde yaşadığı düşünülürse, insanın toplum anlayışından kopması, kimsenin kimseye güvenmediği, doğumdan itibaren çocukları koruyan ve kollayanların bile bunu sadece para için yaptığı son derece yapay bir ilişkiler ağı ortaya çıkar. İnsanlar adeta çıplak, korumasız, yalnız, sevgiden yoksun, anlamsız bir hayat yaşamaya başlarlar. Anlamsız bir hayat karadelik gibidir. Bütün moral değerleri yutar ve sadece posası kalmış bir hale getirir insanı. Dinamizmi, hayat enerjisi kaybolmuş huzursuz bir insan kalır geriye sadece.
Kapitalizmin en sevdiği insan tipi, hiçbir kutsalı olmayan, sadece kendi için yaşayan böyle yalnız kalmış bireylerdir. O kadar rahat sömürür, o kadar kolay teslim alır ki onu, hiçbir koruyucu kalkanı yoktur. Bu insanın, maddî tatmin peşinde koşar, ama sonunda maddî doyumsuzluk ve tükenmişlik başlar. Bu insanların çoğunun sonu ya anksiete, depresyon, ya da intihardır. Modern, batılı ülkelerdeki intihar oranlarının yüksekliği de bu sebepledir.
İnsanımızı bu yanlış gidişattan korumanın yolu onu koruyacak kalkanlarla donatmaktır. Bu kalkan millîlik, yerlilik ve ailedir. Millî olmak ve yerli kalabilmek kapitalizmin her isteğini sorgulamayı gerektirmektedir, her türlü dayatmayı reddetmeyi gerektirir, kendilerine has doğruları vardır onun. Millîlik kapitalizmin elinde oyuncak olmamaktır. Kendini bir millete ait hisseden ve ona uyan kişiler modayı kendi değer ölçülerine uydurur. En çok kendi ülkesini sever ve onun uğruna ölümü bile göze alır (ki, bu ülkenin bağımsızlığı için nice insan en büyük varlığı olan canını bile feda etmişlerdir. Onlar ne mübarek insanlardır).
Bu gerçeği ve tehlikeyi bildiğimize göre; şimdi bütün gençlerimiz de dahil, insanımızı millîlik ve aile kalkanı içine alma zamanı. Bu elbette sözle olmuyor, çağın teknolojisini kullanarak yapabiliriz ancak. Özellikle eğitim alanında kendi değerlerimizi teknolojik yöntemlerle gençlerimize vermenin yollarını bulmalıyız. Küresel sermaye ne yapıyor, hangi yöntemle yapıyorsa, biz onun daha iyisini, daha güzel şekilde yapmalıyız.
Küreselciler ülkemizi ve insanımızı koruyacak bütün kalkanlara karşı planlar yapmaktadır. Demek ki, doğru yoldayız. Bu yüzden, ülkemizin selameti için millîlik, yerlilik ve aile kalkanı da en az S-400 kadar etkin ve önemlidir. Asla gaflete düşmeden, bu kalkanları korumanın ve güçlendirmenin mücadelesini vermeliyiz.
Haydi en koruyucu kalkanlar altında toplanmaya.
justify justify no-repeat;left top;; auto