Devletin Malı Deniz Mi ?

Devletin Malı Deniz Mi ?


Vakıflar Haftası vesilesiyle İstanbul Maltepe’de bir programa katılmış, orada vakıf malına karşı ecdadın ne derece hassas davrandığı üzerinde durmuştum. Diriliş dizisinden dostlarım Dursun Ali Erzincanlı ve Abdurrahman Alp (Celal Al)’in de katıldığı programda, bir rivayetle konuyu açıklamıştım: “Hayvanlarla konuşma becerisi olan Hz. İbrahim, bir gün bir sebeple Hüd hüd kuşunu azarlar. Buna içerleyen kuş, Hz. Süleyman’a şöyle çıkışır: ‘Senin sarayını başına yıkarım.’ Hz Süleyman da ona: ‘Etin ne, budun ne? Bu cüssenle nasıl yıkacakmışsın sarayımı?’ Hüd hüd kuşu: ‘Kanatlarımı suyla ıslatırım, daha sonra da gider bir vakıf malının toprağını kanatlarıma bulaştırırım. Sonra da o toprağı getirir, senin sarayının içine dökerim. O vakıf toprağı, senin sarayını başına yıkmaya yeter.’der.”

Bu hikâyede vakıf malı yiyenin başına neler gelebileceği çok açık bir şekilde anlatılmıştır. Biz de vakıfçı olduğumuz için bu hassasiyeti daima göstermekteyiz. Aslında devleti de bir millete hizmet eden büyük bir vakıf gibi görebiliriz. Ecdadımız, vakıflar konusundaki bu duyarlılığı, devlet malına karşı da aynen göstermiştir. Hz. Ömer örneği de güzel bir misal değil mi? Devlet işlerinde devletin mumunu, sonra özel işlerine geçince kendi şahsi mumunu yakması bu hassasiyeti gösteren bir örnektir. Toplumumuz, devlet malı yiyenleri belki istihza ile şöylece tenkit etmiştir: “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyerek. Bu söz tersinden söylenmiş, hainlerin, hırsızların, kahpelerin, münafıkların anlayışını ele vermektedir.

Bugün devlet bürokrasisinden veya bazı belediyelerden kulağımıza gelenler, maalesef bazı inançlı geçinenlerin bile bu ahlaksızlığa tevessül ettiklerini göstermektedir. Bulunduğu makamda rüşvetsiz iş yapmayanlar, ihalelerde usulsüzlükler birçok yerde adeta aleniyet kazanmıştır. Bu işi bir vakıfa veya derneğe zorla yardım şeklinde yönlendirenleri de görüyoruz. Bu da ayrı bir garabet. Bir vakıf veya derneğe mecburen yapılan yardım hak mıdır, helâl midir? Nereye gittikleri bilinmemekle birlikte, bu şekilde gelen yardım (?) hak yerde kullanılır mı? Asla… Hangi makamda olursa olsun, hiç kimse, hak olmayan bir şeyi insanlardan talep edemez. Benim bildiğim, İslam’da buna cevaz yoktur. Bu alanda bir başka garip, ama bir o kadar da hakka, hukuka aykırı söz: “Su akarken testiyi doldurmak”tır. Suyun başını tutanlar sanki o sudan şahsi istifade etme hakları varmış gibi. Bu zihniyete göre; aynı zamanda “Bal tutan parmağını yalar.” Oysa o suyun başı veya varsa tuttukları bal, onlara Allah ve onun adına millet tarafından verilmiş bir emanettir. Makam sahiplerinin, devletin bir kuruşunun üzerinde bile şahsi tasarruf hakları yoktur. Hiçbir yetki emanete ihaneti haklı kılmaz. Makam ve yetki sahiplerinin derhal devlet malı üzerinden şahsî olarak ellerini çekmeleri gerekmektedir. Bu konuda hassas olan devlet büyüklerimiz de bu alçakların yetkilerine acilen son vermelidirler.

Devletler, temiz ve helal lokma yiyen yetki sahiplerinin üzerinde yükselir. Onlar, devletten almak yerine, kendini devlet için feda edenlerdir, onlar “fenâ-id devle”dirler, devlet için kendini feda eden, kendini devlete adayanlardır. Gerçek mümin daima bu şuurdadır. Ülkemizde zaman zaman bu gibi büyük insanları görmekten de sonsuz mutluluk duymaktayız. Osmanlı’nın cihan devleti olmasının altındaki sır nedir biliyor musunuz? Bu sırrı, gelin Orhan Gazi’nin bir sözünden anlayalım: “Ülkeme fakirlik musallat olacaksa, önce benim evime gelsin.” Nimet peşinde olmayan, aksine külfeti yüklenen bu ölümsüzleşmiş insanlar sayesinde Osmanlı büyük devlet anlayışına ulaşmış, devlet bundan ne zaman uzaklaşmışsa, o zaman da bu vasfını kaybetmiştir.

Ben aslında açıkça ifade etmeliyim ki; devlet malı yiyen insanlara acıyorum. Ne zavallı insanlardır onlar. Bir gün nedamet getirip pişman olduklarında kimle helalleşecektirler, seksen milyonun hangi birisiyle? O hakkı olmadan tevessül edilen para veya mal, bırakın sonsuzluk âlemini, bu dünyada da onların bedenlerinde adeta birer cehennem koruna dönüşecektir. Hatta belki çocuklarından veya torunlarından bile çıkacaktır maalesef. Kendisi de yetkili bir devlet memuru olan ve kendisine getirilen hediyeleri bile daima elinin tersiyle itmiş olan rahmetli babamın sürekli dediği gibi: “Dedenin yediği ekşi elma, torununun dişini kamaştırır evlat.” Devleti kullanarak menfaat temin edenleri, bu yüzden kendi torunları bile lanetleyecektir Allah korusun.

Bize bu hassasiyeti öğreten büyüklerimizden ve devletin 1 gramlık malına bile emanet olarak bakan ve tenezzül etmeyen güzel devlet adamlarından Allah binlerce razı olsun, sayılarını çoğaltsın, devletimize sahip çıkabilmelerini nasip etsin.

Ey akıl sahipleri, bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir hayat için bu kahpelikler, bu fırıldaklıklar niye?

Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto