
Liyakatte Nedir Allah Aşkına
LİYAKATTE NEDİR ALLAH AŞKINA
Daima düşünmüşümdür, “liyakat nedir ve nasıl tespit edilir?” diye. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim “Allah-ü Teâlâ size emanetleri ehline vermeyi emretmektedir.” buyurmakta (Nisa Suresi 58. ayet), diğer yandan da işlerin ehline verilmesinin “adalet” olduğunu vurgulamaktadır. İşte bu, ehil olanların vasfıdır liyakat. Bir alanda o işi en iyi bilen ve adeta onunla dertlenen kişidir liyakatli ve ehliyet sahibi olan. Ama biz de dâhil bütün İslam toplumlarında görüyoruz ki; günümüzde bu anlayışta bir sıkıntı var. Müsaadenizle bunun üzerine biraz konuşalım.
Ülkemizde birçok alanda görülen o ki, daha ehliyetli kişiler bulunmasına rağmen yetkiler işe hâkim olmayanların elinde. Bu kişiler de daima işi daha iyi bilen insanları ezmek veya çevreden uzaklaştırmak telaşında. Liyakatsiz makam sahipleri koltuğu kaybetmemek için her türlü mücadeleyi çirkince verebiliyor, her türlü fırıldaklığı ve yardakçılığı yapabiliyor. Bu insanlar makamdan şeref kazandıkları için o makamı kaybettiklerinde bir hiç olacaklarını düşünüp, sımsıkı tutunuyorlar koltuğa. Böyle insanlarla da bırakın gelişmeyi, belki de ülkemizin önünü açabilecek insanların yok olmasına da sebep olunmaktadır.
Bir başka açıdan baktığımızda ise, ülkemizde çok sık gördüğümüz ve bizde daima şaşkınlık oluşturan bir durum, bazı yetkililerdeki “bizden olsun çamurdan olsun.” anlayışıdır. Burada liyakatli olmanın tek vasfı vardır, o da bizim cemaatten, gruptan, sendikadan, partiden olmak. Hatta buna bazı devlet kurumlarında “hemşehrilik” de dâhil olmaktadır. “Bizdense” o mutlaka liyakat sahibidir. Yani liyakatli olmak için “bizden” olmak yeterlidir. Bu durumda siz, alanınızda ne derece başarılı olursanız olun, eğer o cemaate, gruba bağlılığınız yoksa veya yetkilinin hemşehrisi değilseniz ağzınızla kuş tutsanız liyakatli sayılamazsınız. Ne garip bir yaklaşım değil mi? Bu hâl İslam’la ne derece bağdaşıyor acaba? Yoksa yüce Allah’ın ve O’nun şanlı Peygamberinin emirlerinden böyle bir ehliyet ve liyakat anlayışı çıkıyor da biz mi anlamıyoruz?
Değerli dostlar, bugün İslam’ın en büyük derdi, mesajları böylece kendine göre değerlendiren bağlılarının(!) olmasıdır. Ayetleri ve hadisleri kendine göre yontan bazı yöneticiler anlaşılan böyle bir anlayış geliştirmişler. Diğer İslam ülkelerinin durumunun bundan daha iyi olmadığını da söylemem gerek. Bu durumda bu ülkede birçok alanda gerçek liyakat sahiplerinin önüne engeller çıkarılabilmektedir. Belki de ülkelerine çok büyük hamleler yaptırabilecek parlak şahsiyetler kendi köşelerinde verimsiz bir şekilde hayatlarını geçirmeye itilmekte, küstürülmektedirler. Ülkenin önünü açacak pek çok proje de tarihin tozlu sayfalarına böylece atılmaktadır.
Oysa bu konuda asr-ı saadetten müthiş bir örnek verebiliriz. Hz. Muhammed (SAV), Mekke’yi fethettiğinde Kâbe’ye gelir ve kendilerine teslim edilen Kâbe’nin anahtarını, (bir rivayete göre) henüz Müslüman olmamış olan Osman bin Talha’ya herkesin önünde teslim eder ve şöyle buyurur: “Ey Osman, işte Kâbe’nin anahtarı! Bugün iyilik ve vefa günüdür. Sen cahiliye zamanında vazifeni layıkıyla yaptın, inanıyorum ki, şimdi daha güzel yaparsın.” Yani Kâbe’nin temizliğine ve muhafızlığına bir müşriki tayin eder. Çünkü o konuda en liyakatli odur. Düşünün en önemli ve hassas göreve getirilen kişi bir müşrik, ama liyakatli. İslam tarihinde bunun gibi yüzlerce örnek var, ama bugün için yeterince tesirli bir örnek değil mi acaba?
Biz Resulullah Efendimizin bu tavrını bugün gösterebilir miyiz bilmiyorum? Lakin doğrusu bu. En azından İslam devletlerinin kalkınma dönemlerinde böyle olmuş. Tersi durum ise daima zelil duruma düşmemizin sebebi sayılmıştır. Biliyor musunuz, Kâbe’nin anahtarı, Osmanlıların sonuna kadar da (sonradan Müslüman olan ve bir rivayete göre Türk ve Kayı boyundan olan) Ebu Talha’nın ailesinde, yani Süreyçoğullarında kalmıştır. İşte İslam’ın yüceliği bu anlayıştadır. Bu vesileyle İslam’da devlet anlayışının temelinde üç önemli özelliğin yer alması gerektiğini de bildirmiş olalım: Adalet, Ehliyet ve Meşveret. Bu ilahî anlayışta adalet herkes içindir, liyakatli kim olursa olsun baş tacı edilir, bunlarla birlikte fikrini hiç çekinmeden söyleyebilecek liyakat sahibi kişilerden seçilmiş bir kadroyla da istişare şarttır. Bunlardan biri eksik veya yanlış olursa İslam’a göre o devlet sakattır, noksan kabul edilir. Zaten bir ülkede gelişemeyen alanlar varsa, orada liyakatli insan sorunu vardır.
Ülkeler, liyakat sahibi, yüksek şahsiyetlerle yükselirler. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Ehliyet sahibi şahsiyetlerin zihniyetleri ne olursa olsun, hain olmadıkları sürece hak ettikleri vazifelere getiren ülkeler büyük hamleler yapmışlardır. Bilindiği gibi, Osmanlı’nın en ihtişamlı yılları Kanunî devridir. Ama bu büyüklük sadece toprak genişliği, hazine gücü veya liderin dehası değildir. Her alanda adeta tarihin en zirve şahsiyetleri bir araya toplanmış ve Devlet-i Âlî’yi yönetmektedir. Kanunî bir siyasî dâhidir, lakin yalnız mıdır? Etrafındaki yöneticilere de bir bakalım: Osmanlı tarihinin en büyük sadrazamı kabul edilen Sokullu Mehmet Paşa, Sultan’ın yanlışlarını çekinmeden huzurunda söyleyebilen Şeyhülislam Ebussuud Efendi, insanlığın gelmiş geçmiş en muhteşem mimarı Mimar Sinan, halen denizcilerin piri kabul edilen Pirî Reis, Kanuni’nin yetişmesine vesile olduğu için övündüğü şair Bakî, Akdenizi Türk gölü haline getiren Barbaros, manevî dünyamızın ulularından Yahya Efendi ve Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri. Ne muhteşem tablo değil mi? Hepsi birer dâhi, hepsi Osmanlı tarihinin adeta en ehil şahsiyetleri. Sizce bu tablo tesadüf müdür? Tabii ki böyle liyakatin zirvesi kadrolara sahip bir devlet İslam sancağını daima zirvede tutar. Bu liyakat çizgisi kaybolduğu, emanetler ehline verilmediği zaman ise, lider ne kadar deha çaplı olursa olsun çöküş başlamıştır.
Ülkemiz ve İslam adına, böyle zamanlara kavuşmayı hasretle bekliyoruz. Bu vesileyle yöneticiler için, işin acı tarafını da yine bir hadis-i şerifle ortaya koyalım: “İş, ehli olmayana (layık olmayana) verildiği zaman, kıyameti bekleyin.” Allah böyle bir hâlden ülkemizi muhafaza buyursun…
Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto