
Koronoyak Olmak
Paranoyak olmak, psikiyatride önemli bir hastalığa işaret eder. Herkesten kuşku duyan, daima kendini öldürmek için takip edenlerin olduğu şeklinde bilinçsiz bir korku içinde olan insanların hastalığıdır. Geçenlerde bir basın mensubu da ona izafeten haberine “Koronayak olduk” diye bir başlık atmış ki, çok doğru. Korku, bütün dünyada hepimizi etkisi altına aldı. Daha önceki yıllarda da grip salgınları olmuştu, bu defa her ne kadar çok abartıldığı düşünülse de, bunu diyenler bile bu tesir altına girdi.
Bu Korona günlerinde pek çok komplo teorisi de gündeme geldi. Bunlar ne derece doğru henüz ispatlanmış bir şey yok, ama bazı veriler bu virüsün laboratuvarda üretildiği konusunda pek çoğumuzu ikna ediyor. 15-20 yıl önce çekilmiş filmlerde ve en son 2018’de G. Kore’de gösterilmiş bir dizi filmde bugünkü senaryonun büyük bir isabetle işlenmiş olması bu kuşkuyu arttırıyor. Bu arada, kendilerini dünyanın sahibi kabul eden ve bu yüzden dünyaya şekil verme peşinde koşan küresel sermaye sahiplerinin “Dünya nüfusunun azalması gerektiği” üzerine söylemleri, failin onlar olabileceğini akla getiriyor. Biliyoruz ki, küresel sermaye sahipleri teknoloji ve onun ürünleri ile bütün insanlığı köleleştirme gibi bir hedef içinde. Hatta geçen yıl Davos’ta yapılan “Dünya Ekonomik Formu”nun konusu da buydu.
Bu arada, Çin’in başlangıçta bütün dikkatleri üzerine çekip, şimdi de hiçbir şey yokmuş gibi hareket etmesi de Çin’in küresel sermayeyle birlikte bir oyun çevirdiği fikrini aklımıza getiriyor. Dünyada her şeyin değişeceği üzerine söylemler, bir şeylerin hazırlığının yapıldığı intibaını veriyor sanki. Son zamanlarda Çin, büyük bir teknoloji devrimine hazırlanıyor. Bunun için önümüzdeki kısa dönemde 5G teknolojisine geçecek ve dünyanın bütün teknolojik hamlelerini alt edecek görünüyor. Bu arada 5G’nin mucidi Prof. Dr. Erdal Arıkan bir Türk ve biz ona sahip çıkamamışız zamanında, Çin ise büyük değer veriyor kendisine. Çin, böylece bilişim teknolojisi boyutunda yapacağı büyük bir hamleyle bütün gelişmiş ülkeleri perişan etmeye hazırlanıyor. Biyolojik harp bunun başlangıcı. Bunları küresel sermayenin desteği olmadan da başaramaz. Anlaşılan kimin eli kimin cebinde belli değil, ama hesap bütün insanlık üzerine.
Korona hadisesiyle, Batı Medeniyetinin çöküşüne şahit oluyor dünya. Fransız bir doktor geçenlerde ağlayarak şunları söylüyordu: “Zengin bir devlet olarak bu hale düştüğümüze inanamıyorum. Elimizde kullanabileceğimiz malzeme yok. Kendime maske bulamıyorum.” Pek çok Avrupa ülkelerinde ve ABD’de sağlık sisteminin çöküşü, insanların müthiş bir korku ve endişe içinde marketleri yağmalamaları, yaşlıları ölüme terk etmeleri, herkesin birbirinden tıbbî malzeme çalmaları dikkate şayan görüntüler. Bunun karşısında Türkiye’nin bazı Avrupa ülkelerine “Ben büyüğüm” der gibi yardım göndermesi ve Korona yayılımını sakin ve kendine güven içinde kontrol altına almaya çalışması, hekim ve sağlık çalışanlarına olan takdir, bütün kötüleme çalışmalarına rağmen göğsümüzü kabartacak cinsten “Büyük Türkiye”nin ayak sesleri.
Her şeyin ötesinde dünya iyiye gitmiyor. Kendi kıyametini kendi oluşturacak gibi. Ahlakın olmadığı ve insanı ihmal eden bir bilim anlayışının geldiği çıkmaz nokta. Daha dünyayı hangi pisliklere sürükleyecek bilmiyoruz. Tek bir çözümü var, o da Türkiye başta, bütün Müslümanların uyanışı, birliği ve güçlenmesi. Hepimiz, sebep ne olursa olsun, Kâbe ve camilerin kapatılmasını, Allah’ın bize verdiği bir ceza olarak ve bunu ancak uyanıp silkinerek atlatabileceğimizi düşünmeye başladık. Bu çok doğru bir nokta. Bir imtihanla karşı karşıyayız yani. Camiye vakit namazlarında gitmeyenler bile camileri özlediğini söylemeye başladılar bile. İnşallah hayra vesile olur ve bir silkiniş, bir diriliş hamlesine yol açar bu durum. Belki de bu, bizim köleleşme düzenine karşı son şansımız. Biz hamle yaptıkça, Allah bize yardımını gönderecektir eminim.
Gariban insanların, imkansızlıklar içinde bile “Biz bize yeteriz Türkiye” çağrısına kulak vermesi, hainlerin engelleme çabalarına rağmen milletimizin yediden yetmişe büyük bir çoğunlukla bu yardım çağrısına sahip çıkması elbet ümit verici. El birliğiyle bu sıkıntının da altından kalkacağız inşallah. Biz kendi değerlerimizin mücadelesini vermeden Allah’ın yardımının gelmeyeceğini bilmeliyiz. Bu yüzden ülkemize, ezanımıza, evlatlarımıza sahip çıkmak ve bilimde, sanatta daha güçlü olmak için daha çok gayret etmek zorundayız. Hayatımızda bizim için en büyük zenginliğin iman olduğunu biliyoruz, içimizde ne korku bırakıyor, ne de endişe şükürler olsun. Ve inanıyoruz ki: “Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da (onlara) kuruyor. Öyle ya Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.(Enfal 8,30)
Kaynak:www.habermemleket.com justify justify no-repeat;left top;; auto